resimli şiirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
resimli şiirler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Aralık 2012 Çarşamba

Bir Gün Anlarsın

  Bir Gün Anlarsın

Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
 
 

Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın
 
 
 


Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
 

Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın
 
 
 
 
 


Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın
 
 


Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
Zaman bir çiçek gibi büyür kabrimde kendiliğinden
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
 
 

 

18 Aralık 2012 Salı

Bu Kaçıncı Sonbahar

Bu Kaçıncı Sonbahar 


Şu gönül bahçemde açan kıpkızıl bir gülsün

Dönder de yüzünü bir kez bu yüzüm gülsün
 
 



Bir çıkıp gelsen ah, akan gözyaşımı silsen

Nasıl sevinir şu kalbim, nasıl sevinir bir bilsen
 


Sürünür gezerim sensiz, bu uzak diyarlarda

Geçip gitti seneler, gelmedin bu sonbaharda
 


Özlenen bir diyar gibi, bir vefalı yar gibi

Çiçekler açtırsan bahçeme, bir serin bahar gibi



Bu kaçıncı yaz geçti, kaç sonbahar bekledim

Soldu bütün yapraklar, sen hala gelmedin
 


 

17 Aralık 2012 Pazartesi

Çünkü Herkes Öldürür Sevdiğini

Kulak verin sözlerime iyice,
Herkes öldürebilir sevdiğini
Kimi bir bakışıyla yapar bunu,
Kimi dalkavukça sözlerle,
Korkaklar öpücük ile öldürür,
Yürekliler kılıç darbeleriyle!

Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimileri yaşlı iken öldürür;
Şehvetli ellerle öldürür kimi
Kimi altından ellerle öldürür;
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.

Kimi aşk kısadır, kimi uzundur,
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan öldürür;
ÇünKü Herkes öldürebilir sevdiğini
Ama herkes öldürdü diye ölmez.

-V-
Yasaların yargısı doğru mudur
Ya da yanlış mıdır bunu bilemem;
Bildiğim tek şey bu hapishanede
Demir gibi sağlamdır tüm duvarlar,
Bir yıl kadar uzundur her geçen gün
Yıl bitmek bilmez, uzadıkça uzar.

Kabil'in Habil'i öldürdüğü
Günden beri hiç dinmedi acılar
Çünkü insanların insanlar için
Koymuş olduğu bütün yasalar
Tıpkı adaletsiz bir kalbur gibi
Taneyi eleyip samanı tutar.

Bildiğim başka bir şey daha var
-Ki bilmeli benim gibi herkes de-
İnsanın kardeşlerine ettiğini
İsa Efendimiz görmesin diye
Utanç tuğlalarıyla, parmaklıklarla
Örüldü yapılan her hapishane.

Parmaklıklar güneşi engelledi,
Kararttılar tatlı ay ışığını,
Cehennemi böyle ört bas ettiler
Yaptıkları bütün iğrenç şeyleri
İnsanoğlundan, tanrının oğlundan
Gizlemeyi ustaca başardılar.

Zehirli otlar gibi kötülükler
Büyür hapishanenin havasında,
Yok olur burada harcanıp gider
İyi olan ne varsa insanda:
Kapıyı tutar soluk bir keder
Umutsuzluk bekçiliğini yapar.

(...)


-III-
Sert taşla döşelidir İdamlık Avluları,
Yüksek duvarlarından süzülür sızıntılar,
O, havaya böyle bir yerde çıkarılırdı,
Yoğun bir gök altına,
Dört yanını çevirmiş dolaşan Gardiyanlar
Kendi ölmesin diye adamı kollarlardı.

Bazan da otururdu kuşkul gözcüleriyle
Gece gündüz demeden acısını izleyen;
Ağlamak için bile kalkarsa gözetleyen,
Secdeye varmak için yere çömelse bile;
Kendisini çalmasın asılacağı ipten,
Diye gözleyenlerle.

Vali kesinlik yanlı,
Kurallara bağlıydı:
Doktora göre Ölüm
Bilimsel bir olaydı:
Ve Din-Adamı her gün iki kere uğrayıp,
Dinsel konularda bir özet bırakmaktaydı.

O her gün iki kere piposunu içiyor,
Bir bardak birasını:
Görüşünü kararlı,
Korkusuzdur, içinde bir yer yoktu korkuya;
Kıvançlı olduğunu sık sık belirtiyordu,
Asılacağı günü yakınlaşıyor diye.

(...)

Avluda süklüm püklüm dökülerek dolaşan
Bir Deli Sürüsüydük!
Umursamıyorduk hiç, biliyorduk ki bizler
Şeytan'ın Sürüsüydük:
Kabak kafamız, ağır adımlarımızla biz
Maskara Sürüsüydük.

Lime lime parçalar katranlı halatları
Kanlı kör tırnaklarla;
Kapıları ovalar ve yerleri silerdik,
Boyuna temizlerdik demir parmaklıkları:
Peş peşe sabunlardık tüm tahta kısımları,
Gürültüyle çarpardık yerlerde kovaları.

(...)

VI
O Reading zindanında Reading iline yakın
Şimdi bir çukur vardır çok alçakça bir çukur,
Bir mutsuz adam şimdi yatmaktadır orada
Alevin dişleriyle delik deşik olmuştur,
Yatmaktadır yakıcı bir kefene sarılmış
Mezarında ad yoktur.

İsa çağrısına dek, ölülerin orada,
O, sessiz yatacaktır:
Hiçbir gerek yok artık aptalca gözyaşında,
Ve onun için artık sızlanmak boşunadır:
Sevdiği bir kadını öldürmüştü bu adam,
Bu yüzden asılmıştır.

Ama herkes de gene sevdiğini öldürür,
Bu böylece biline,
Kimi bunu yüklü bakışlarıyla yapar,
Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,
Korkak, bir öpücükle,
Yüreklisi kılıçla, bir kılıçla öldürür.

Oscar Wilde

Dokun Ki Yansın Yüreğin

Dokun Ki Yansın Yüreğin

Ey sevdiğim bir çiçeğe
Dokunki yansın yüreğin
Aşka yanmış bir yüreğe
Sokul ki yansın yüreğin
 
 

Usul usul ince ince
Yapraklara kar duşünce
Aç kolların bütün gece
Sarıl ki yansın yüreğin

Mor dağları aşa aşa
Ay doğunca baştan başa
Yanakta bir damla yaşa
Dokun ki yansın yüreğin

İster sümbül boyun eğsin
İster dallar yere değsin
Seviyorsan nerden bilsin
Sokul ki yansın yüreğin

Sabah seher yellerince
Coşan bahar sellerince
Sazın sarı tellerince
Dokun ki yansın yüreğin

Can düşerken al toprağa
Hayat gelir bin yaprağa
Aşka susuz bir dudağa
Dokun ki yansın yüreğin

Aşk denilen bir ummana
Düşer isen yana yana
Nuri Can gibi bir cana
Sokul ki yansın yüreğin

16 Aralık 2012 Pazar

Aşk iki Kişiliktir

Aşk iki Kişiliktir

Değişir yönü rüzgarın
Solar ansızın yapraklar.
 
 
 

Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar.
 

Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini,
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
 
 


Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten.
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
 
 
 
 

Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar.
Boşanır keder zincirlerinden
Sular, tersin tersin akar.
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar.
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
 
 

Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken.
Çünkü, hiç bir kelebek
Tek başına yaşamaz sevdasını.
Severken hiçbir böcek,
Hiç bir kuş yalnız değildir.
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk, iki kişiliktir.
 



Ataol Behramoğlu

Biz Ne Ayrılıklar Görmüş Adamız

Biz Ne Ayrılıklar Görmüş Adamız

Gitmek istiyorsan gidebilirsin
Biz ne ayrılıklar görmüş adamız
Çekinme sen de vur sırtımdan beni
Biz ne ihanetler görmüş adamız

 


Aldırma sen benim yalnızlığıma
Aldırma sen benim gözyaşlarıma
Boşver sende kalmış yarınlarıma
Biz kadere çelme takmış adamız.
 


Sevsen gidemezdin sevsen bırakamaz
Sevsen çıldırırdın seven ne yapmaz
Git bu ateş de beni kül etmez yakmaz
Biz ne cehennemler görmüş adamız
 


Hadi daha çabuk daha acele
Git başka kollara git güle güle
Sen de unutursun adımı bile
Biz ne vefasızlar görmüş adamız
 


Hep aynı hikaye hep aynı masal
Sen bu şarkıyı git başka yerde çal
Al yanı başımdan gölgeni de al
Biz ne yalnızlıklar görmüş adamız
 







 

15 Aralık 2012 Cumartesi

Aşk Mıydı O?

Aşk Mıydı O?


Aşk mıydı o, aşkımsı bir şey miydi

 



Neydi çekip kendine, beni bağlayan
Kanatan dudağımı, tenimi dağlayan
Elleri ta içimde o dev miydi
 
 
 
Etime bir alev değmişçesine
Nasıl da yakardı öptüğü zaman
Bir su gibi akıp gitti avuçlarımdan
Yorgunum şimdi bin yıl sevmişçesine

 
 
Hani o yalnız benim olan gül, kırmızı
Gözlerimin önünde açılan sonsuz bahçe
Hani, o var olmalarımız öpüştükçe
O delice sürdürmeler yaşantımızı
 







Hiç doymamak oysa, tene, kokuya, aşka
Sarıldıkça güçlenmek, bütünlenmek
Kudurmuş arzularla zamanı yenmek
Ve en kuytularda buluşmak korka korka
 


Kimi gün utanmak otlardan, çimenlerden
Kimi gece mıhlamak gölgemizi duvara
Varmak için o sevgiyle açılmış kollara
Apansız düşmek yükseklerden bir yerden
 
 

Oydu işte alıştığım, özlediğim şimdi de
Sevgice bir tutku, aşkımsı bir yakınlık
Avunmak... Kırık dökük anılarla artık
Kimbilir? o geceler yaşanmadı belki de
 
 



 
Ümit Yaşar OĞUZCAN

13 Aralık 2012 Perşembe

10 Aralık 2012 Pazartesi

ADINI 'Kalbim'e Bile Yazamadım...

Adını aynalara yazamadım sinirden kırarım diye






Adını duvarlara yazamadım zalimin biri boyar diye



 
 

Adını kalbime bile yazamadım ben ölünce organlarım bağışlanır da




SEN başkasının olursun diye…

Öğrenmek Akınıtya Karşı Yüzmek Gibidir - çin atasözü

Öğrenmek,

 akıntıya karşı yüzmek gibidir

 ilerleyemediğiniz

taktirde gerilersiniz.

  -Çin Sözü


9 Aralık 2012 Pazar

Bize 'ADAM' Lazım!!

Senin için ÖLÜRÜM...

diyenlere GÜLÜP geçin....

 Bize ceset değil, ADAM LAZIM...!!