22 Aralık 2012 Cumartesi

Kaderlik kıyameti ve öteki alemler

Garip bir sır, acip bir muamma ölüm. İnsan ölümün arkasında yatan bilmeceyi çözmeye çalışıyor. Var oluşun ve hayatın sırrını çözmedikçe de rahat edeceğe benzemiyor insanoğlu..
İnanma duygusu ve din, sonsuz yaşama arzusu, bilinmeyene ve geleceği bilme merakı insanın fıtratına ve genlerine işlenmiş fıtrat gerçekleri. İnsan adeta bir inanma makinası olarak yaratılmış. Ateizm ve materyalism insana bir nevi deli gömleği giydirmekte, hayatı ona zehir hale getirmektedir.

Her tarafta ve herşeyde görülen güzelliklerin ve mükemmelliklerin/nizamın inkarı, varlığın hukukuna en büyük bir tecavüzü ve dolayısıyla cinayetlerin en büyüğünü teşkil etmektedir.

Dünyanın ve evrenin sonunun nasıl olacağını merak eden insanoğlu, her şey gibi kendisinin de başboş bırakılmadığını idrak ettiği ve inandığı takdirde “dünya bomba olup patlasa” bile ihtimaldir ki onu korkutmayacaktır.

Alemde tesadüfsüz nizamı, üstün tasarımı ve şefkatle idareyi gören insanoğlu O’na tevekkül edip dayanacak, evrendeki hadiselerin Maya takvimine göre değil Allah’ın takdirine göre cereyan ettiğini farkedecektir.

Her gün, şu dünya yüzünde yüzbinlerce insan ölüm haktır! hükmünü imzalayarak hayattan çekiliyor. Dünya bir tezgâha benziyor, bu tezgâhta dokunan mahsuller bir başka âlem hesabına. Ama görünüşte, mahsuller yine tezgâhın içinde yok oluyor, öğütülüp gidiyorlar. İnsan ruhunu düşünün. Onu ne zaman yıpratabiliyor ne de hadiseler! Tam aksine o, zaman geçtikçe olgunlaşıyor, bilmediklerini öğreniyor, daha da terakki ediyor. Yıpranan beden. Toprağın öğüttüğü de bedendir. Ruh bu tezgâhta dokunmamıştı ki onda öğütülebilsin. O başka alemlerin mahsulu ve başka alemlere yolcu.

Sadece bedenine ve fizik aleme odaklananlar, öteki alemlerden habersiz yaşamakta, tek boyutlu ve tek düzlemli bir hayata; sınırlı bir bakışa mahkum olmaktadır. Bu görünen alemin öbür alemler üzerinde bir tenteli perde olduğunu görememektedir. Elbetteki kabukta kalanlar hiç şekilde gerçeğin özüne ulaşamayacaklardır.